8 Ocak 2013 Salı

gri

Bir kızı kadına neyin çevirdiğini söylemek isterim: Sevgisizlik. Olmayan bir şeyi adlandırarak var ettiklerimizden. Sessizlik gibi. Sevgilerin olmaması değil; özellikle sevgisizliklerin olduğu durumlardan bahsediyorum. Sessizlik de vardır ya bazen, seslerin yokluğundan ziyade sessizliğin kendisi külçe gibidir.

Hatırlar mısınız, ilkokulda çağ tahtalarımız vardı. Yazı bulunur, ilk çağ başlardı. Bizim çağ tahtamızda da zar gider, kızlık biter. Öyle mi? Hayır. Kızlıkla kadınlık arasında incecik bir zar yok, koskocaman sevgisizlikler var. Bunlar bulut gibi, bu yüzden de bir gün kızken ertesi gün kadın olunmuyor. Çünkü ne kız olmak, ne de kadın olmak o kadar basit şeyler değil. Başbakanım, beni dinle. Dediklerini unut, bundan sonra diyeceklerini de yut.

Küçük kız çocuğu ve baba figürü. Saf sevgi demektir bu çoğunlukla. Keza anne de öyle. Bu iki ana ve genel figürden sonra hayata doğru yola çıkmak, beyazlarını giyip futbol oynamaya benziyor uzun vadede. Ve uzun vadede her kız kadın olarak ölüyor. Haklılar aslında. Bir kere kadın olursan, tekrar kızlığına geri dönemezsin. Sevgisizlikle tanıştığın zaman, bir daha kazanamamak üzere bekaretini kaybedersin. Yalnız bir tek akıl ve kalp birleşimi bir şeyin bekareti var, bu konuda bir gün dünyaca anlaşmak dileğiyle.

2 yorum:

Dilcun D. dedi ki...

beni çok etkiledi bu üç paragraf, ellerine sağlık.

scarlet dedi ki...

yine çok güzel. kalemine sağlık Melis...