30 Aralık 2012 Pazar

papyon

Arman Manukyan. Benim hocam. Ve arkadaşım. 81 yaşında bir insanla nasıl arkadaş oldum? Sebeb-i dostluğumuz, benim ona anlattığım bir aşk hikayesi. Benim aşk hikayem. Dönem başında, kariyer planlarımı anlatıyor olmam gereken bir mülakatta konu birden nasıl aşka gelmişti, şimdi hatırlamıyorum. Ama iyi ki gelmiş, ben iyi ki kalbimi tutamayıp ona da bahsetmişim. Dersle, kariyerle bir ilgisi yoktu bizim ilişkimizin. Belki de budur şimdi içimin huzur dolu olma sebebi. Onu kaybettiğimiz bugünde, ona birçoklarından daha yakın olabilmenin memnuniyeti. Fazlaca kederli, dumanlı bir his. Durduğu yerde büyüyen. O ki, ben onu aramasam kendisi arayıp hatrımı soracak kadar düşünceli bir insandı, konumlarımıza bakmadan. Bir gün ders bitiminde, beni kaloriferin yanına çekip "Nasıl gidiyor, aranız iyi mi?" diye sormuştu. Koluma girip... Benimle odasına kadar yürümüş, anlattıklarımı can kulağıyla dinlemişti. Ve onu görmek istemişti! Ben bu anlattıklarımdan ya ona bahsederse diye endişelendiğimde, "Kızım olur mu öyle şey! Hiç öyle şey yapar mıyım ben, aşk olsun!" demişti, yakın bir arkadaş gibi. Aramızdaki neredeyse altmış yılı bir gülümsemeyle yok edip, bir kere daha hayran etmişti.

Bir gün derste öğrencileriyle ilişkilerinden bahsederken, şöyle bir şey demişti: "Öğrencilerim beni danışman olarak da görürler. Sadece akademik olarak değil. Kimisi iş, kimisi de aşk hayatından bahseder bana.Belki öyle değildi ama, aşk derken bana bakıp hafifçe gülümsediğini hissetmiştim. Önüme bakıp gülmüştüm. Aşktan bahseden azınlıktan olduğum için ziyadesiyle memnundum, hala öyleyim.

Bir gün, bir konuşmamızı kaydetmiştim odasındayken. İleride ne kadar değerli olacağını bildiğim için herhalde. Şimdi dinlemeye içim elvermiyor. En samimi cümlelerle örülü... Beklemediğim bir anda kalbime saplanan sorularıyla, benim yer yer titreyen sesimle karşılaşmaya şu an hazır değilim.

-Sen çok mu seviyorsun onu?
-... Evet!

Giderken elimi yakalayıp, gözlerimin içine bakarak bir cümle etmişti. Boğazımda bir düğüm şimdi. Benden sana baba nasihati diye başlayan... 

Hiçbir çıkarım olmadan, yani ne bir not ne de bir bağlantı amacı olmadan, ona yakındım. Bu sebepten ki, geçtiğimiz yıl Paris'ten en yakın arkadaşlarıma kart yollarken, aralarında Arman Hocam da vardı. Bir cümlemi az çok hatırlıyorum: Aramızdaki altmış yıllık yaş farkına rağmen, beni dinlediğiniz ve arkadaşım olduğunuz için çok teşekkür ederim.

Çok teşekkür ederim hocam. Sizin deyiminizle, hasbihalimizin tadı damağımda kaldı. Sizi en son 2012'nin Mayıs ayında, İşletme Binası'ndan çıkarken görüp arkanızdan koşmuştum. Kol kola yürümüştük Güney Meydan'da. İki çift laf etmiştik. Benden daha mı çok üzülmüştünüz o ilişkinin bitmesine? Belki de o yüzden, siz arabaya binmeden sizi öpüp, dolu dolu sarılmıştım size. Çekinmeden. Sizi son görüşüm olduğunu bilmeden. Sonrasında birkaç kez telefonda konuşmuş olsak da, bir kere daha görememiş olmanın burukluğunu taşımam işten değil şimdi. Zamanlar ve mekanlar arası, bizim bilincimizde imkansız bir yolculuğu gerçekleştirmesi için yazıyorum bu yazıyı. Sizi bir daha arayamayacak olduğum gerçeği... Sevgilerin değerini bil kızım mı demiştiniz bana? Biliyorum hocam. Büyümek, bazı şeyleri kaybetmek, her geçen gün daha iyi anlatıyor bunu bana. Sizi nasıl unutabilirim? Her şey için teşekkür ederim. Size yakın olmama izin verdiğiniz, beni merak ettiğiniz ve beni dinlediğiniz için... Bu ne kadar değerli bir şey, anlatamazdım. Anlatamamışımdır da. Ama şimdi, görebiliyorsanız bir yerlerden, anlayabilirsiniz değerini. 

Huzurla, sevgiyle... Hoşçakalın.


1 yorum:

Emir Bey dedi ki...

Ne kadar da şanslısın!