30 Ağustos 2012 Perşembe

uykudan evvel renkler


“Mavi.” 

Odamın penceresi açık, denizden dalga sesleri gelince ağzımdan ‘mavi’ sözcüğü çıkıverdi. Bazen oluyor böyle. Tek başımayken, sessizlikte, bir işle uğraşır ya da onu dahi yapmazken bir kelime çıkıyor ağzımdan. İki eli boş, yalnız. Nereye koyacağımı bilmem ama söylemesem de olmaz.

Yanlış oldu aslında. Deniz mavi değildir ki. İnek ne içer sorusuna süt demek gibi denize mavi demek. Bu iki hata birbirine çok benzedi birden gözümde.

Renkleri sayıyorum. Yeşil geldi ikinci sırada. Denizde yeşile dönen ela gözlerin o ıslak doluluğu var ya. Sonu gelmeyen bütün zincirleme isim tamlamalarına değer.

Üçlü geliyor. Kırmızı sarı turuncu. Çünkü aklıma Güneş geldi. “Güneşten çıldıran deniz.”  Attila İlhan öyle demişti. ‘Ağız dolusu öpüşmek’ de demişti Attila İlhan. Daha başka bir sürü şey de.

Beyaz. Dünyada beyaz duvarlar ve beyaza boyalı evler olsun diye bütün renkler bir araya gelmiş. Duvarlar hep beyaz olsun.

Siyah. Gökyüzü mavi, gökyüzü siyah. Keşke daha çok yıldız görünse. 


1 yorum:

Erdi dedi ki...

Peki uykunun kendi rengi var mıdır.. ya da uykusuzluğun..
http://bit.ly/RzNsMh