13 Nisan 2014 Pazar

kuş

"Pencereden bakıyorum. Sanki yemyeşil bir örtüyü silkeliyor biri uzaklardan. Dökülen huzur kırıntılarını topluyor gibiyim ben de. Ne heyecanlıyım ama! Gitmek, gitmek ve gitmek. Issız bir adaya düşsem yanıma alacağım üç şey de gitmek. Ben her zaman gidebilmek istiyorum şu hayatta. Gitmesem de olur ama yeter ki gidebilme hakkım saklı kalsın. Şimdi yaptığım şey de katıksız bir gitmek hali. Trenin geçtiği bu yollar, kopardığım iplerimi savuruyor ve yeniden, hiçbir şeye bağlı olmadan yol alıyorum. Kucağımda bir kuş kafesi; üzeri ince, pembe bir ipek kumaşla örtülü. Arkadaşım hediye etti; yavru bir muhabbet kuşu. Arada örtüyü kaldırıp bakıyorum, pek heveslendim ona bakmaya. Ne zaman pencereden dışarı bakarken dalsam, kucağımdaki bir kıpırtı beni ortak zamana döndürüyor ve bir kuşum olduğunu fark ediyorum. Her seferinde yeniden mutlu oluyorum."

İçim bir kuş kafesi gibi diye düşünmüştüm. Sonra bu öncesi ve sonrası olmayan paragrafı yazdım. Öylesine. Marika'nın Mektuplarını çoktandır yazmıyorum ama aklıma yazacak çok şey geliyor ve bu bana güç veriyor. Her seferinde, kucağındaki kuş kafesinin örtüsünü aralayıp bakan bu yolcu gibi, içimin örtüsünü aralayıp kaybetmediğim bir hikayem olduğunu fark ediyorum. Her seferinde yeniden mutlu oluyorum.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Senin yazdığını bildiğim için değerliyse bu okuduklarım , ben okuduğum için anlamlıysa yazdıkların . Hal böyleyken ne var yalnızlığımla benim aramda ?