6 Ekim 2013 Pazar

açık ara en saçma yazım

Zekâm düşüncelerime yetmiyor, ben anladım. Bazen bütün ipleri çözecek bir cümleye başlıyorum ama sonu gelmiyor, bazen de başını unutuyorum. Fizik ile düşünce arasında pürüzsüz geçişler yapan yazıları anlamakta güçlük çekiyorum bazen. Çok iyi anladığımı sansam bile unutuyorum sonra. Sormak istediğim sorular çıkmıyor ağzımdan çoğu zaman. Düşündüğüm zamanki kadar anlatamıyor sözlerim.

Gözümü mü kısıp baksam hayatıma, tam tersine göz kapaklarımı kaldırıp koca gözlerle mi baksam? Dinlendirici mi alsam yoksa? Yine anlatamadım işte. İlhamın nereden geldiğini bile görmüyorum, sadece onu diyecektim.

Bana liseyi hatırlatan harikulade bir mesaj aldım bu hafta birisinden; tanımadığım, dokuz dönem altım. Birilerinin büyüyünce olmak istediği insan olabilmişsem, belki de kendime biraz daha iyi davranmam gerek diye düşündüm. Ve liseyi hatırlayınca içim ısındı. Geriye bakınca ne çok şey anlaşılıyor! Ön bahçeye bakan sınıfımıza, Engin Hocalı bir fizik dersinin ortasına dalmak isterdim. Ve görünmez olup kendi yanıma oturmak. Ne kadar merak ediyordum büyümeyi. Ne kadar değişeceğimi mi merak ediyordum acaba?  Gülerdim kendime ve yazardım defterime, o zamanki Melis görmeden: '' Δ = 0 '' Nereden geldiğini bile anlamazdı defterine. Ve duymasa bile söylerdim: ''Aslında pek değişmedin Melis.'' Ya da diyelim ki gördü, duydu ve anladı. Ve hayalkırıklığına uğradı, büyümenin insanı bütünüyle değiştireceğine inanıyordu çünkü; aynı kalan hiçbir şey olmamalıydı ona göre. Bunu duyan liseli genç Melis geleceği değiştirmeye karar verecekti: o değişecekti. Ama o zaman, hiç değişmediğini söyleyen gelecekten gelen bir Melis olamazdı? İşte şimdi, konunun buraya geleceğini hiç bilmeden yazdığım ilk paragrafa inanmaz gözlerle bakıyorum. Anlayamıyorum dediğim kitaptan alıntı yapabileceğim nasıl aklıma gelirdi? En azından bir kısmını anlamışım demek ki. Duruma uyarlayarak yazayım:

''Zaman yolculuğunun ortaya çıkardığı paradoksların mümkün olan iki çözümü var: İlkine tutarlı tarih yaklaşımı diyebiliriz. Buna göre, uzay-zaman geçmişe yolculuğu olanaklı kılacak şekilde bükük olsa bile, uzay-zaman içinde olanlar fizik yasalarıyla tutarlı olmak zorunda. Bir başka deyişle, bu bakış açısına göre, tarih zaten geçmişe gittiğinizi ve oradayken kendinize gelecekte hiç değişmediğinizi söylemediğinizi ya da şimdiki zamana gelişinizin tarihiyle çatışacak bir eylemde bulunmadığınızı söylüyorsa, geçmişe gidemezsiniz. Daha doğrusu, geçmişe gitmiş olsanız da kayıtlı tarihi değiştiremeyebilirsiniz, sadece onu izlersiniz. Bu bakış açısına göre geçmiş ve gelecek önceden saptanmıştır, istediğiniz şeyi yapmak için özgür iradeye sahip değilsiniz.''

Tüm bu lakırdı gerçekten de Richard Dawkins'in ne dediğini anlayamadım diyeydi. Okuduğum şeyi anlayamayınca deliriyorum. Anlayamayınca içimdeki başka yerleri deşiyorum, başka şeyler çıkarıyorum. İlhamın nereden geldiğini bilmiyormuşum da, hiç değişmiyormuşum da... Gerçi yalan değil, yıldan yıla kendimi şaşırtsam da temelde gerçekten hiç değişmiyorum.

Meseleye dönecek olursak, 'insan bir roketle gidip, gitmeden önceki zamana geri dönerse'den sonra pdf'i kapattım. Yetmez ama hayır Dawkins, takip edemiyorum. Ancak Back To The Future paklar beni.




1 yorum:

Unknown dedi ki...

Kuantum Mekanigi'ne gore bir stateler bir de superposition stateler vardir. Elektronun solda olmasi bir state, sagda olmasi bir state iken; elektronun hem sagda hem de solda olmasi bir superposition statedir. Kuantum mekanigi bir elektronun solda olmasinin, sagda olmasinin ve de hem solda-hem sagda olmasinin ayri ayri olasiliklari oldugunu soyler. Esasen olasilik dedigimiz sey wavefunction'in karesidir. Wavefunctrionlari ise Schrodinger Equation'dan buluyoruz. Schrodinger Equation lineer bir denklemdir. Yani mesela bir elektronun solda olma ihtimaline ait wavefunction Psi1 ise, sagda olma ihtimaline ait olan Psi2 ise; bunlarin linear superpositionlari da(yani c1*Psi1+c2*Psi2, c1 ve c2 herhangi iki reel sayi) Schrodinger equationi saglar. Bu durumda bu yeni wavefunctionin da olasiligi olmasi, yani hem solda-hem saga olmasi matematiksel, dolayisiyla fiziksel olarak mumkundur.

Simdi olayin ilginc yani ise, ne zaman deneysel olarak bir measurement(olcum) yapsak, elektronu ya sagda ya da solda buluyoruz. Asla, hem sagda hem solda goremiyoruz. Ama, olcum yapmadan once hem sagda hem solda ihtimali varsa, neden olcumlerde bu statei de goremiyoruz? Bu duruma 'wavefunction collapse' deniyor. Anlami da su: Bir superposition state gozlemciyle etkilesime gectikten sonra her zaman normal bir statee gecer. Yani gozlemciden once hem sag-hem solda olabilen elektron, gozlemci deneye baslayip onu olcmeye basladiginda ya sola ya saga kayar. Yani, kuantum mekanigi superposition statelerin varligini inkar etmez, sadece yeni bir aksiyom olarak gozlemcinin her zaman icin wavefunctiona mudahalede bulundugunu iddia eder.

Simdi, bu probleme The Measurement Problem denir. Bunu aciklamak icin yaklasik 20 tane falan farkli hipotezler vardir. Sorun gozlemci nasil olur da wavefunctioni etkiler sorunudur. Bu hipotezlerden biri Copenhagen hipotezidir. Bu hipoteze gore gozlemci elektronu gozledigi anda elektronun superposition stateleri elektronun statelerinden birine kayar. Bu kayma islemi bu statelerin kendi olasiliklariyla orantilidir. Yani mesela sen gercekte elektron hem solda-hem sagda iken olcum yaptin, elektron ya saga gider ya da sola gider.

Simdi, olcumden sonra zaman devam ediyor dimi? Ama, mesela elektron sola gitmis olsun. Bu gidis dunyanin akisini elektronun saga gitmesinden daha farkli etkiler dimi? E, simdi sen bir tarihi yasamaya basladin. Ama, diyelim ki gecmise gitmek mumkun olsun. Tam, elektronun yerini olcmeden onceki ana dondun. Bu sefer olctugunde elektron saga gidebilir. E bu da fizik yasalarina uygun. Simdi, artik elektronun saga gitmesinin yol actigi gelecegin kapilarini araladin. Yani gelecegi degistirmis oldun gecmise giderek.

Steven Spielberg de aslinda bunu kullaniyor. Zaman yolcusu gecmise donerek superpositionlarin wavefunction collapselerinin farkli statelere olmasini saglayarak alternatif gelecege giriyor.

Burada sunu belirtmekte fayda var. Daha once de belirttigim gibi kuantum mekanigi dogru ise ki butun deneyler buna isaret ediyor: Deterministik dunya yoktur. Herseyin bir olasiligi vardir ve bu hersey olsa bile bunun fizik yasalari cercevesinde oldugunu ve evrenin cokmeyecegi anlamina gelir. Sana yazi-tura attirmadan once butun klasik fizigi ogretsem-butun atom molekul, hava hareketlerini versem bile sen yazi mi tura mi gelecegini bilemezsin. Cunku her zaman icin yazinin da turanin da 'internal' olarak olasiligi vardir. Bugun butun parcaciklarin yerini bilen fizikci, butun kuvvetleri falan filan bilse bile gecmisi ya da gelecegi tamamen bilemez. Determinizm kuantum mekanigi ile cokmustur maalesef Melis. Yani ozgur irade olabilir- kesin vardir demiyorum, ama ihtimal dahilindedir. Herseyi yoneten fizik yasasi vardir: bu kuantum mekanigidir, ama eylemlerini 100% belirlemez, sadece her eyleminin olasiligini verir, bu olasiliklarla orantili olarak da senin eylemin gerceklesir.

Kusura bakma bu kadar yazdigim icin, umarim okursun :)