29 Ekim 2013 Salı

90


İlkokul… Her birimiz ayrı güzel hatırlarız, silmişizdir gözyaşı döktüren bütün anlarını. Abim yedi yaş büyüktür benden. Yani ben ilkokuldayken o lisedeydi. Ne kadar büyük görünürdü gözüme, sanki aramızda bir türlü geçmeyecek yıllar vardı. Çalışkandım, daha ilkokuldayken abimin lise kitaplarına bakar bir şeyler öğrenmeye çalışırdım. Hatırlarım, mor kaplı bir tarih kitabı vardı. O kitaptaki Atatürk resmi, eminim hepinizin bildiği şu resimdi:


Benim o sene okuyacağım kitaplardaki resim de çok daha genç bir haliydi. Küçüklük işte, sanmıştım ki biz sınıf atladıkça kitaplardaki Atatürk de yaşlanıyor. Lise bitince ne olacaktı peki? Ya üniversite? Bir sürpriz bekliyordum. Büyük bir şey. Sanki bir sır vardı ve biz ona ancak bütün okullar bitince ulaşabilecektik. O zamanlardan beri Atatürk'ün resmi, ne durumda olursam olayım bir farkındalık yaratır bende. Vücudum değil ama tabiri caizse ruhum hazırola geçer, aylaklık ediyorsam utanırım. 

Okullar bittiğinde bizi bekleyen sır içimize üflenmiş gibi: çocukluğunda Atatürk'e ve kurduğu cumhuriyete dair ne biriktirirsen içinde ve büyüdüğünde ne kalırsa geriye, sır odur işte. Sen ne anlamışsan ondan... Bugünlerde içimiz sıkışmış gibi: bir şey yapmak ister halde, hiçbir şey yapamaz halde... O yaşlanan resmin bizden yardım isteyeceğini hiç düşünmezdim. Sanki bizim büyümemizi öylesine izliyor gibi gelirdi bana. Oysa şimdi anlıyorum ki bizim büyümemize ihtiyacı varmış, bizi bekliyormuş. Sır da belki buymuş... Doksan yaşındaki çocuğunu bize emanet etmiş, onu korumamızı bekliyormuş. Üzerimize düşeni can-ı gönülden yapmak istediğimizden eminim, yeter ki ne yapacağımızı bilelim, bir umut ışığı görelim. 

Cumhuriyetimiz, Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Nice doksan yıllara.

Hiç yorum yok: