12 Nisan 2013 Cuma

püsküllü prens

Yine öyle bir ışık, bana şimdinin yıllar önceki muadilini hatırlattı. Okumayı anaokuluna gitmeden önce öğrenmiştim; iyi ki de öyle olmuş çünkü kişi o taze ve sınırsız hayalgücüne sahipken ne kadar çok kitap okumuşsa o kadar şanslı bence. O zamanlar annemle birlikte Karşıyaka Çarşısı'na gittikçe bana kitap alırdık ve ben okumaya başlamak için bir an önce eve gitmek isterdim. Bir keresinde hatırlıyorum; eve girdiğimizde hemen odama koşmuştum, odamın ışığını açmadan koridordan gelen ışıkla kitabın ilk sayfalarını çevirmeye başlamıştım. Gördüğüm birkaç paragrafla heyecanlanmış, bir de son sayfalardaki birkaç cümleye göz gezdirmiştim ve içimin büyüdüğünü hissetmiştim; koskoca bir hikaye var ve ben henüz bilmiyorum ama öğreneceğim diye. Sonra kitabı kapayıp göğsüme koymuştum ve annem de tam o zaman odama gelmişti, ışığı açmadığıma söylenip düğmeye basmıştı. Yemek hazır olana kadar kitabın çoğunu okuduğumu hatırlıyorum. Ve gerçekten, bu görüntüleri öyle net hatırlıyorum ki. Masal kitabı da Ayakkabıcı Cinler'di. Çok sevmiştim.

İlkokula geçtiğimde, sınıf kütüphanemize bağışlamıştım Ayakkabıcı Cinler'i. Bütün sınıf okumayı ne zaman öğrenmişti hatırlamıyorum ama bir ara kütüphaneden kitap alıp okuyorduk ve bittikçe geri getirip başkasını alıyorduk. Listede Püsküllü Prens diye bir kitabı gözüme kestirmiştim ama bir türlü bana sıra gelmiyordu o kitap için; sürekli başkalarının adına yazılıyordu. Ben de epey utangaçtım, bu durumu öğretmenime söylememiştim. İllaki sıra gelir diye annemden de istememiştim ama sonra sınıf bitti, kütüphane gitti derken o masalları okuyacak yaş geçti. Şimdiyse yaşım neredeyse 24 olacak; salonda karanlıkta uzanmışken dışarıdan gelen sokak lambasının ışığı, bana sabırsızlığım sebebiyle odamın ışığını dahi açmayıp koridor ışığıyla okumaya çalıştığım Ayakkabıcı Cinler'i hatırlattı. Ve akabinde hiç okuyamadığım Püsküllü Prens'i. Nasıldı acaba Püsküllü Prens, prens ile püskül arasında ne tür bir alaka olacağını mı merak etmiştim de o kadar okumak istemiştim...

Ve şimdi... Yıllar önce, aylarca okumayı bekleyip sıramın gelmediği, dışarıda da bulamadığım Püsküllü Prens yan sekmede açık. Sekme diye bir kelime bile yoktu belki o zamanlar. Ve ne kısaymış masal... Çirkin ama akıllı* bir prensin alnına püskül gibi dökülen saçları vermiş masala adını.

*Çirkinlik-güzellik ve akıllılık-aptallık arasında da ne tür bir fonksiyon varsa artık... Çirkin ama akıllı derken 'ama' yerine 've' koymamak çok şey ifade ediyor. Masallardan öğrenmişiz meğer...


1 yorum:

Emir Bey dedi ki...

Püsküllü prens Emir Yargın'ın saç konusunda atasıymış ya!