31 Ocak 2013 Perşembe

dairesel

Bazen hayatı -büyük harflerle- HİÇ anlamadığımı düşünüyorum. Kafam karışıyor. Bu anlar genellikle sessizce yapılan, pek de konsantre olmayı gerektirmeyen işlerin yapıldığı anlara tekabül ediyor. Misal, bugün ütü yaparken geldiler. Küçükken İzmir'den gitmeyi iple çekiyordum, Amerika'ya gideyim, orada çalışayım, Amerikalı bir adamla evleneyim falan filan. Vakit geçtikçe, ben büyüdükçe şu hissiyata kapılmaya başladım: İzmir, birlikte bisiklet sürdüğüm yazlık arkadaşım. Ne zaman ki eskisi kadar bisiklete binmemeye başladım, yani -bir aptal gibi- yazlıkta arkadaşlarla kafede, barda oturmayı buna tercih ettim; evin önünden boynu bükük geçmeye başladı İzmir. Şimdi bunun vicdan azabını çekiyorum işte. Bu azap anlarında da ne oluyor, elim flypgs.com'a gidiyor, İzmir biletlerine bakınıyor vicdanım.

Neden hayat lineer değil, yükselen trendde değil? Küçükken ne sandıysam, şimdi neredeyse hepsi yanlış çıkıyor. Ne Amerikalı adamı mesela? Ben Türkçe konuşmayı çok seviyorum, Türkçe bence çok güzel bir dil. Bu yazdıklarımı anlamayacak bir adamla ne yapabilirim? Hatta son yıllarda Türkçe'yi o kadar sevdim ki, bu sevgim Osmanlıca'ya bile sıçradı. Osmanlı Türkçesi Sözlüğü aldım ben de, gece yatmadan önce birkaç kelime bakıyorum. Her seferinde beni şaşırtacak bir şey buluyorum, bu burdan mı geliyormuş diye. Beş sözcükle anlattığım şeyin tek sözcük karşılığı olabiliyor, hayran kalıyorum. Fonetik olarak çok daha güzelleri olsa da, anlamıyla beni benden alan bir numaralı sözcük, neverd. Anlamına buyrun siz bakın, sağ sütunda.


Koş.
Git.
Yol al.
Geride bırak.
Geç.
Gez.
Dolaş.

Daha güzeli olamazdı.

2 yorum:

Emir Bey dedi ki...

Bunları bir de kullanabilirsek ne şahane olur değil mi, ama öyle yapmacık havalı olsun diye değil, gerçekten yedire yedire kullanmak lazım.

Unknown dedi ki...

şu an hayatıma uygulamak istediğim kelime bu!