22 Ağustos 2012 Çarşamba

gece yarısı uyku arası 2

Bazı geceler yarı uyku halinde aklıma bir şeyler geliyor ve sınır tanımaz bir üşenmezlikle kalemi defteri bulup aklıma geleni not alıyorum. Daha sonra okuyunca saçma geliyor bazen. Bazen de seviyorum. İyi ki yazmışım, yoksa unuturdum, aklıma geleni rüyamda bir yerlere bırakır da uyanırdım diyorum. Az önce defterimi karıştırdım da, sonunda grafikler çizili bu yazıyı buldum. Görmesem, çoktan unutmuştum.

"Düşünceler sıcaktan çıldıran hamamböcekleri gibi uykumu delik deşik ettiler. Saat kim bilir kaç, uykunun vücuda en yaradığı saatleri yine piç ettim diye moralim bozulacak; o sebepten bakmaya yanaşmıyorum. Yarın sabah erken kalkıp koşacaktım? Yine geceye kalacak. Ona da üşenmezsem. Çırılçıplak yatma alışkanlığı edindim burada. İnsanın güne kendi memeleriyle selamlaşarak başlaması kadar saçma şey yok. "Memelerin, memelerin vardı sonra, sonrası iyilik güzellik."* Size de iyi geceler Cemal Bey.

(Baktım ki yanlış hatırlamışım. Zaten hiç ezberleyemiyorum şiirleri. Doğrusu:
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra, sonrası iyilik güzellik.)


Evie vardı Evie. Kimse hatırlamıyor o diziyi? Parmaklarını birbirine dokundurup zamanı durduruyordu. Geçenlerde bunu yapabilmeyi diledim, çok daha işe yarar şekillerde kullanılabilir tabii ama benim dileğime vesile olan şeyin ne yararı var ne zararı. Bazen, insanlara sadece ben sarılmak istiyorum. Ya da, içimden geldiği kadar çok, sıkı sıkı sarılmamın garip olacağı durumlarda sarılabilmek istiyorum. Yaşlı bir amcaydı bunu aklıma getiren. Sarılamadım kendisine ama iki yanağından da cuk diye kocaman öptüm. Evie gibi olsaydım, zamanı dondurup kaburgalarını kırarcasına sarılabilirdim adamcağıza.

Kuşadası'na zaman zaman  hayran oluyorum. Burada her şey aynı kalıyor. Yirmi üçüncü yazım. Yirmi üç kere aynı şey. İki yaz önce adada her şey harmonik hareket yapıyor diye bir şey yazmışım. Çizelim.

(Deftere harmonik hareket çizmişim.)

Hikayeleri kovalıyormuşum. Biri bunu yüzüme çarptı bugün. Haklısın dedim. Bir sonraki sayfayı çevirme isteğinden, önümdeki sayfayı yarım yamalak okuyor gibi yaşıyormuşum. Adam gibi oku hikayeni, dedi. Keşke boş laf olsaydı. Değil. Haklı.

Bu defter yok olmaya mahkum edilmeli. İçindeki bazı şeyler delilik sınıfına giriyor. İlkokuldaki gibi, yapılmaması gereken şeyi elli kez yazdıran hocalar gibi, şu yaşımda kendime bu cezayı vermişim. Dalga geçer gibi. Hoca ders anlatırken arkadaşımla konuşmayacağım da değil ki bu. Bir daha şunu şunu merak etmeyeceğim. Yazdım da etmedim sanki, aferin. Hoca yazdırınca da konuşmuyorduk sanki. Bir gıdım mı büyümedim ya. (Neyi merak etmeyi kendime yasakladığımı deftere sakladım.)

Yıllar insana bir şeyler mi katıyor, bir şeyler mi götürüyor insandan? Böyle olduğunu sanırdım öğrendiklerimizin:

(Bir şeyler çizmişim.)



(Ve nihayet uyumuşum.)

*Cemal Süreya, Aşk, Üvercinka


Hiç yorum yok: