7 Mayıs 2012 Pazartesi

pembe baykuş

Dün, birçok açıdan ilkler günüydü. Bir tanesi var ki onun gerçekliği, yalınlığı ve dipsiz derinliği diğerlerini bir hiç kılıyor. Biraz da bana özel kalmasını istediğimden yazmıyorum buraya ama insanın hayatta çaresiz kaldığı gerçekten bir şey oluyor: Evlat acısı. Diğer dertler karşısında şımarmaya ne gerek, ne de hakkı var insanın. Düne dair unutmayacağım anlar var; nereye koysam bilemediğim ellerim, sözlerim ve gözlerim var. Varlığımdan utanmışlığım... Hayatta oluşumun, hayatta olmayan başka birinin karşıtı gibi dikilmişliği var ortada. Ve yaşamın yolu o kadar namussuz; buna bozulmak bile ayıp ahlak kurallarına göre. Affedersiniz s..mişim o kuralları, bozulmak serbest. Ne demiş bir teyze pazar yerinin ortasında: Allahım,benim kızım bu kadar insanın arasına sığamadı mı?* Bu kadar yalın ve samimi bir sitem her şeyin önündedir, o acıyı yaşayan yüreklerin de her siteme hakkı vardır.

Yaşamaya uğraşmak, yaşamla uğraşmak... Yaşam her ekini fena takıyor bazen insana, aynı anda. Yaşam-a küfretmek, yaşam-ı s..tir etmek, yaşam-da tutunmaya çabalamak, yaşam-dan tat alamamak... Geriye ne kalıyor? Yaşam. Yalın haliyle. İnsan onu bekliyor yeniden. Yalın halden başlasın; yeniden yaşam-a sarılmak, yaşam-ı sevmek, yaşam-da mutlu olmak, yaşam-dan zevk almak gelsin. Gelir herhalde, güzel insanlar için diliyorum gelmesini. Hem, felaketlerden sonra güzellikler gelmeseydi, umut diye aracı bir kelime var olmazdı her dilde.

Pembe bir baykuş var bir de... Oyun oynadık dün. Mekânlar arası. Ben papatyalar verdim, biri de bana pembe bir baykuş göndermiş. Çocuğuz zaten hala, değil mi? Öyle ya, ölüm bile bitirmez oyunları. Bitirdiği şeylerin acısını da gün gelir, çıkarma hakkı geliyordur belki insanın. Yıllar önce yirmi soruluk bir testte (meraklısına test burada) şu soru vardı: 'Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı'nın kapıda size ne demesini istersiniz?' Şunu yazmışım: 'Şaka yaptık!' Sahi, sürpriz partiyle hasret kalınan her kimseye kavuşsa insan oralarda. Ben evreni yazsam, böyle yazardım. Ama evreni yazmayı bırak, günahkâr bile olmuşumdur şimdi. Şakayı göreceğim bu gidişle, eşek şakasını. 

Şakalar bir yana, benim umduğum gibi olmasa da, özlem ve hasret de toprağa karışıyor olamaz ya. Madem bu kadar yüce, O'na dahil başlayan hiçbir şeyi yarım bırakmıyor olmalı. Bu hayata yetmediyse birbirine doymak, hikâye kaldığı yerden başka bir mekânda devam ediyor olmalı...

*Ekşi Sözlük'ten bir alıntı

Hiç yorum yok: