Yaşamaya uğraşmak, yaşamla uğraşmak... Yaşam her ekini fena takıyor bazen insana, aynı anda. Yaşam-a küfretmek, yaşam-ı s..tir etmek, yaşam-da tutunmaya çabalamak, yaşam-dan tat alamamak... Geriye ne kalıyor? Yaşam. Yalın haliyle. İnsan onu bekliyor yeniden. Yalın halden başlasın; yeniden yaşam-a sarılmak, yaşam-ı sevmek, yaşam-da mutlu olmak, yaşam-dan zevk almak gelsin. Gelir herhalde, güzel insanlar için diliyorum gelmesini. Hem, felaketlerden sonra güzellikler gelmeseydi, umut diye aracı bir kelime var olmazdı her dilde.
Pembe bir baykuş var bir de... Oyun oynadık dün. Mekânlar arası. Ben papatyalar verdim, biri de bana pembe bir baykuş göndermiş. Çocuğuz zaten hala, değil mi? Öyle ya, ölüm bile bitirmez oyunları. Bitirdiği şeylerin acısını da gün gelir, çıkarma hakkı geliyordur belki insanın. Yıllar önce yirmi soruluk bir testte (meraklısına test burada) şu soru vardı: 'Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı'nın kapıda size ne demesini istersiniz?' Şunu yazmışım: 'Şaka yaptık!' Sahi, sürpriz partiyle hasret kalınan her kimseye kavuşsa insan oralarda. Ben evreni yazsam, böyle yazardım. Ama evreni yazmayı bırak, günahkâr bile olmuşumdur şimdi. Şakayı göreceğim bu gidişle, eşek şakasını.
Şakalar bir yana, benim umduğum gibi olmasa da, özlem ve hasret de toprağa karışıyor olamaz ya. Madem bu kadar yüce, O'na dahil başlayan hiçbir şeyi yarım bırakmıyor olmalı. Bu hayata yetmediyse birbirine doymak, hikâye kaldığı yerden başka bir mekânda devam ediyor olmalı...
*Ekşi Sözlük'ten bir alıntı
*Ekşi Sözlük'ten bir alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder