Marika'nın Mektupları'na ayıp etmiştim, çook ara vermiştim. Paylaşmıyor, yazdıklarımı bilgisayarımda tutuyordum amma ve lakin bir okur maili geldi. Sevdiğim bir tanesini paylaşıyorum. Ayrıca, hikayemin gidişatı halen belirsiz. Bir başı, bir sonu belli. Pek umut verici konuşamıyorum maalesef.
''Gelmişsin. Zamanda bir kayma var, kendimi yine 23
yaşında, sana göndermeyeceği mektuplar yazan halimde buldum. Çünkü yine sana
konuşuyorum, ve yine senin haberin olmayacak. Bir insan yıllarca nasıl
susabilir? Hayır, senin bana bir kelâm dahi etmeden yıllar geçirmenden söz
etmiyorum. Benim, sana dair bir kelâm etmeden yıllardır bir başkasının karısı
olabilmeyi başarmışlığıma diyorum. İçim çatlamış olmalı, mütemadiyen konuştum duvarlarıma. Adını
söylesem gözlerim yaşarır diye söylememeye gayret ettim, zorunda kalsam başımı
döndüm gözlerimi sakladım, saçma bahaneler ile kaçtım gittim her neredeysem.
Dilsiz sayılırım, öyle ya; bir kelimeden oluşan bir dil olsa, ve o kelime de
senin adın olsa, ben büsbütün bir dilsizim şu dünyada. Ve o dilin
coğrafyasında, sureti de kaybolmuşsa o kelimenin; yani sen gitmişsen, aynı
zamanda bir körüm ben. Seni söylemedim, seni görmedim ve yıllar geçti…
Unutamamışlığın her gün fark edilen ağırlığı ile ezildim. Bir kadın için bu ne
demektir, bilemezsin. Bir ömür geçer, o ağırlık hep aynı kalır. Batarsın, bir süre
sonra çıkmaya da uğraşmazsın. Benim yerim de buymuş dersin hayatta. Sonra bir gün
gelir, o battığın karanlıkta bile pencereler açmışsın kendine, alışmışsın. İşte, arka bahçem benim pencerem. Orada nefes alıyordum. Şimdi,
senin yıllar sonra dönmüş olman ise bana ne yapacak hiç bilmiyorum. Hem de bir
kadınla, başka bir kadın. Düşünsene, ne biçim şaşırıyordur şu sokaklar
halimize. Yıllar önce ağlaya ağlaya, verilirken dünya yıkılsa tutulacakmış
gibi gelen sözler eşliğinde biz ayrılırken, o sokak köşesi bilebilir miydi;
onca yıl sonra senin yanında başka bir kadın, benim yanımda zaten yıllardır
başka bir adam; sıradan bir günde karşılacağımızı… Aynı sokak köşesi. O köşe
içime saplandı, bıraksam kalbim yolun ortasına düşerdi ağzımdan da, Ethem’in
elini tuttum, güç buldum. Sahi, onu da sevmedim mi şu hayatta? Sevdim muhakkak.
Ama acının eşlik ettiği bir aşk öyle haindir ki mutlu, huzurlu bir aşkın tahta
çıkmasına asla izin vermez. Hükümdarını tahttan indiremeyen mutsuz bir ülkeyim.
Gücüm yok, aciz bir halktan ne farkım var düşünüyorum. Tarihimden utanacağımı bile bile yaşıyorum.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder