7 Haziran 2013 Cuma

o jenerasyon

Lise birdeyken İstiklâl Marşı ile ilgili bir kompozisyon yarışması vardı. Bizimki de fen lisesi; kimsenin ilgilenmeyeceğini bildiğinden edebiyat hocamız herkesin yazmasını şart koşmuştu. Yazdık. Sonra benimki ilde mi bölgede mi ne, mansiyon ödülü aldı. Şaşırmıştım çünkü İstiklâl Marşı'na karşı aşırı bir coşku beslemediğimin ve bundan dolayı duyduğum suçluluk duygusunun çevresinde dönen bir kompozisyondu. Ödülü almaya gittiğimde de benim yazımı şöyle tanıtmışlardı: En samimi yazılmış kompozisyon. Övmemiştim İstiklâl Marşı'nı ve bu kadar kalpten yazılmış bir şeyin coşkusunu şu an hissedemiyor olan bir neslin parçası olduğum için suçlu hissettiğimi yazmıştım.

Aradan dokuz sene geçti. Şimdi anlıyorum ki suçluluk duymamız gereken bir şey yokmuş meğer. Damarımıza basılması gerekiyormuş. Haksızlıkların, gençliğimizin tam da bu noktasında gözümüze sokulması gerekiyormuş. Annelerimize babalarımıza teşekkür edelim bence. Neden derseniz: kendi yaşadıkları bizim de başımıza gelmesin diye bizi sağdan soldan, her politik düzlemden uzak tuttular ve birçok şeyden habersiz büyüdük. Sonra biz büyüyünce ve ılımlı İslam bayrağını açmış bir korsan gemisi limana demirleyince pişman oldular, ortalık çok boş kaldı, yanlış yaptık dediler. Ama biz de yeni öğrendik ki çok güzel bir şey yapmışlar aslında: Türkiye Tarihinin en naif ve haklı başkaldırısını yapacak bir neslin oluşmasına sebep olmuşlar. Politik anlamda boş kalınca, sağlıklı bir biçimde fikirlerini ve vicdanını oluşturabilecek bir gençliğin ortaya çıkmasına yardım etmişler. Fikri ve vicdanı hür olan o nesil bizmişiz. Gülmeyin ama, 'the one' olmasına imkan dahi vermeyen Neo'nun, 'the one' olduğunu fark ettiği anı yaşıyor gibiyiz kaç gündür. Değil miyiz?

Milliyetçi bir insan değilim. Türk olmakla ve kendimle neden gurur duymalıyım, diye sorar dururdum ortaokuldayen. Atatürk ve Türk Halkı öyle anlatılıyordu ki, 'Millet yapmış ya, biz oturmaya mı geldik buraya? Yapacak şey mi kalmadı yoksa?' demekten başka çare kalmıyordu. Hal böyle olunca da hissedemiyorduk tabii ne İstiklâl Marşı'nı ne de Atatürk'ün Türk Gençliği'ne Hitabesinde bahsi geçen o kanı. Ta ki şimdiye kadar. Birileri fena kurcaladı, kurcalanmaması gereken yerleri... Ve o birileri içimizden birileri, derdimiz de Türklük değil. Çok daha basit ve o yüzden de çok daha güçlü bir davamız var bizim. Şimdi bir Atatürk yok. Varsın olmasın. Ondan öğrenmemiz gereken şeyleri özgür irademiz sayesinde aldık biz okul sıralarında. Yaptığı binlerce doğruyu biliyor, yaptığı birkaç hatayı da neden yaptığını biliyor ve ona hak verebiliyoruz. Şimdi burada sadece 'halk'ız. Yeni tanışıyoruz birbimizle ve dahi kendimizle. Bizi bölecek şeyler yok aramızda. Körü körüne sağa sola bağlanmamıştık. Ölçüp biçecek yıllarımız olmuştu. Politik olmadık belki yıllardır ama biz de o arada sevmenin, ilmin hakkını verdik. Şimdi hep beraber öğrendik ki, bu ikisinin karışımının tadı çok daha güzel oluyormuş. Ancak böyle birleşiyormuş Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş; Karşıyaka, Göztepe. Sol görüşlü olanlarımız  ancak böyle koruyormuş namaz kılanları Gezi Parkı'nda. Açık fikirler ve hür vicdanlar ile.


Ne mutlu halkım diyene.


Hiç yorum yok: