23 Ocak 2013 Çarşamba

amadeu

Bu akşam ev arkadaşımla ki kendisi ilkokul ve ortaokul arkadaşımdır, hatta annelerimiz de Söke'den lise arkadaşıdır ve ben asıl konuya gelebilirsem diyeceğim şudur; yemekte ve sonrasında şarap içtik. Benim geç saatlere kadar gelmeyen uykuma ve yatağa mütemadiyen zorla öğle uykusuna yatırılmaya çalışılan anaokulu çocuğu gibi gitmeme rağmen, on iki olmadan yataktaydım. Ama sonra ne olduysa oldu, şimdi yine ayaktayım. Bir arkadaşım aradı ama telefonun sesinden değil, başka bir şey yüzünden kaçtı yine uykum. Gece saatleri çok değerli geliyor bana, sanki üçe dörde kadar bir şeyler okumak lazım, acayip fikirler edinmek lazım gibi. Yataktan kalktığım gibi ilk işim salona gidip nergisleri koklamak oldu, öpüştük. Biraz daha büyükçe olsa sarılabilirdim de. Hani bazen biri nasıl koktuğunu sorar, parfümünü koklamanızı ister ve siz pek de umursamadan boynuna yaklaşırsınız ama koku beklemediğiniz kadar güzeldir de nefesinizi henüz vermemişken bir ikinci nefes daha alırsınız; işte öyle kokladım nergisi. Her seferinde bildiğimden daha güzel geliyor kokusu. Ondan sonra da bugün aldığım tarçın çubuklarını kaynatarak kendime çay yapmaya karar verdim, yatıştırıcı çay kategorisine giriyordur umarım. Afrodizyak veya enerji verici bir şey olmasın sakın? Şimdi de suyun kaynamasını bekliyorum. Geceleri aklıma hep heyecan verici fikirler geliyor ve bu yüzden yatmakta/uyumakta zorlanıyorum.

Lizbon'da Gece Treni diye bir kitap okumaktayım. Üçüncü okumamda başkasına anlatacak düzeye geldiğim şu kısmı paylaşmak mecburiyetinde hissediyorum. Kitabın ortalarındayım ve hala arada dönüp okuyorum burayı. Çok, çok güzel.

''Önümüzde açık ve biçimlendirilmemiş olarak uzanan, özgürlüğü açısından tüy gibi hafif, belirsizliği açısındansa kurşun gibi ağır onca zamanı nasıl kullanabilirdik, nasıl kullanmalıydık?''




Amadeu...

2 yorum:

Buğra dedi ki...

ama gece cok ayakta kalirsak gündüz ise gidemeyiz tabi

Buğra dedi ki...

ee ilk yorumum görünmüyor, just in case tekrar yazayim: Gündüz Vassaf Cehenneme Övgü isimli kitabinda diyordu: "Gündüzleri hayatta kaliriz, geceleri yasariz" diye. Geceleri özgürüzdür, o bizim zamanimizdir falan diyordu.