17 Mayıs 2012 Perşembe

bakkal

Unutuluyorlar ama yok olmuyorlar dedim hislere. O yüzden elimi kafamdan içeri soksam, önce anıların beynimde yattığı bölmeyi açabilirim gibi geliyor ve oradan, kalbe doğru yol alabilirim. Üzerine bırakabilirim ne topladıysam beynimden, başa çıkması için. Ama önce yanması için. Asit gibi mi derseniz, belki de öyledir. Ona sormak lazım ama cesaretim yok cevabını duymaya. "Bana niye bunu yapıyorsun be kadın?!" gibi bir cevap da alabilirim pekala. Sonra yine bir çaresini bulur o. Kalbi hafife almamak lazım, vücudun en güçlü kası. Beni hiç yarı yolda bırakmadı. Belki balta girmemiş ormanlarda ilerlemedik ama yine de cennet bahçesi değildi geçtiğimiz yollar. O yüzden, lazım olduğu kadar hatırlamak. Bakkala gidip, lazım olduğu kadar yumurta almak gibi. Hesaplı kitaplı hatırlamak. On dakikalık Çocuk Kalbi okurken ağlama* alıyorum. Yirmi dakikalık sevgiliden ayrılma, yarım saatlik anne babanın kalbini kırma. Öte yandan, bir saatlik dedeyle salıncakta sallanma ya da ilk kez iki tekerlekli bisiklete binme de alabiliyorum. Bakkal ettim içimi.

Biriktirdiklerim arasında hazin şeylerin de olması yaşımın büyümesiyle mi ilgili yoksa talihsizlik mi, hiçbir zaman bilemeyiz. Şaşırdığım ise, biriktirdiklerim üzerinde olan kontrolümün artması. Yukarıda gerçeküstü bir biçimde anlattım ama mekanik bir düzenekte yaşansaydı hayat, tam da anlattığım gibi olurdu. Elimi kafamdan içeri sokmaya karar vermiyorsam, unutulmuş hislerin gidip de kalbime dokunması biraz zor. Benden bağımsız hatırlatıcı ögelere ise sinek muamelesi yapıyorum, başımın etrafından kovuyorum. Bunu fark ettiğim günden beri de, sadece hislerimden kopya çekeceğim zamanlarda beynimi ziyaret ediyorum. Ansiklopedi gibi oldular, utanmasam harf sırasına dizeceğim hisleri. Neden kopya çekiyorsun ki derseniz de, yazmak için. Bazen insanın kendini yazması gerekiyor.

Onun dışında hayat, iyilik güzellik. İnsanın geçmiş hislerine yabancılaşması pek de kötü bir şey değil kanımca, hele söz konusu hazin şeyler ise. Düğmeye basar gibi açıp kapatıyorum hislerimi. Sebebi ha ben olayım ha yaşamın ritmi olsun, yeter ki keyifler yerinde olsun.

*Lombardiyalı Küçük Asker'de ağlamıştım, hala ağlarım. Keza Şeker Portakalı'nın sonunda.

Hiç yorum yok: