14 Eylül 2010 Salı

bu aşkın ilk hali


Bazı şehirler adımını attığı gibi içine alır insanı . Torino da alıyormuş, fena! Erasmus için gitme fikri zaten başlı başına büyülü iken, şehir de böyle güzel, böyle kendine has olunca.. Torino Caselle'e inerken, ölümüne düzenli sokaklar ve ciltlik mimari kitaplarından fırlamış gibi görünen yapılarla başlanıyor ilk aşık olmalara.. Sonra, muhtemelen banliyö ismini alacak fakat benim ülkemdeki birçok binanın, eline su dökemeyeceği güzellikteki apartmanlar eşlik ediyor altı aylık İtalya rüyasının ilk dakikalarına.. Merkeze gelmek ise; işte o an gerçekten paha biçilemez. Zaman geçtikçe bu güzelliğin de sıradanlaşacağını bile bile 'ben burada mı yaşayacağım yani şimdi..' anı.. Güzel ki, o an zor geçeceğe benziyor. Aşkın o en heyecanlı safhasının en fazla altı ay sürdüğünü, daha fazlasının zaten akıl sağlığına ve insan psikolojisine zararlı olduğunu söylüyor bilimsel çalışmalar. O zaman, bu şehre olan aşkıma kalacağım süre kadar, yani tam da altı ay izin veriyorum. Ziyadesiyle kabulüm; altı ay boyunca akıl sağlığımı da, psikolojimi de bozabilir aşk. Yeter ki adımımı sokağa her attığımda, uçağın tekerlekleri alana değdiğindeki gibi heyecanlı olayım. Saatimi bir saat geri aldığımda başladığını varsaydığım şu Erasmus hali, aşkın bir sürü halinden ibaret olsun madem.

Hiç yorum yok: