6 Ağustos 2010 Cuma

adada hayat harmonik hareket yapıyor

Kuşadası o hiç değişmeyen yerlerden. Hani neredeyse Paulo Coelho'nun anlattığı şu köy gibi, 'Şeytan ve Genç Kadın'daki. Her şey aynı, herkes iyi, herkes 'çok normal'; aynılık kötüyü getirmediği sürece keyifler yerinde. Her şey yıllardır olduğu gibi, olması gerektiği gibi ilerliyor. Çocuklar büyüyor, genç oluyorlar, ÖSS'ye giriyorlar, en yüksek puanları yapanların adı dillerden düşmüyor, mezun oluyorlar, erkekler askere gidiyor geliyor, işe giriyor. Kızlar da işe giriyor(bazıları), evleniyor, hamile kalıyor. Sanki minik bebeklere değil de, yeni jenerasyon aynı Kuşadası hikayelerine gebe kızlar. Bir zamanlar kıyafetlerine, gece eve geç gelmelerine özendiğim o ablalar şimdi kocalarının kollarında, elleri karnında balkonlarında. Ama artık ben onlara özenmiyorum. Bu güzel bir şey aslında, kendime özeniyorum çünkü! Hayatta hep kendi hayatıma özeneyim desem, nasıl olacak?

Benim hikayem. Kim yazıyor acaba; Kuşadası mı ben mi? Şimdiye kadar hep ben sanki, bundan sonra da ben olmalı. Bu rahatlatıcı, bir o kadar da mutlu ve heyecanlı hissettiren bir durum. Sanki devasa bir salonda başı sonu belli bir curcuna yaşanıyor da, ben kapının oradan gülerek seyrediyorum.

Hiç yorum yok: